Mülteci gemileri yazı dizisine Struma ile başlamıştım. Serinin ikinci yazısında ise Parita'nın başına gelenleri anlatmaya çalıştım.
Şimdi dizinin üçüncü kısmında Mefkure ve Salvador gemilerinin anlatacağım.
Bu inanılmaz trajedileri yaşayan Yahudilere tarih sayfalarının arasından şöyle bir göz atalım.
Bu gemilerde ölen yüzlerce soydaşımızı hatırlamak, yada anmak adına yapabildiğim, sadece
şu bir kaç satırı yazabilmekten ibaret. Yaşanan acıların ise tarifi mümkün değil...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mefkure :
Mefkure :
Bu gemi de Romanya Yahudilerini taşıyordu. 350 kişi ile 1944 Ağustosunda Köstence
limanından yola çıktı. Esasında 3 gemi birlikte denize açıldılar. Bülbül ve Morina isimli gemiler de
Mefkure'ye eşlik ediyorlardı.
Mefkure, Türk ve Kızılhaç bandıralı idi. Yola çıktığı tarih olan 5 Ağustos 1944 gece yarısı, bilinmeyen bir gemiden gelen ışıkla aydınlatıldı. Mefkure kendisini tanıtamadı. Bilinmeyen gemi ateş açtı. Mefkure bir kaç dakikada battı.
limanından yola çıktı. Esasında 3 gemi birlikte denize açıldılar. Bülbül ve Morina isimli gemiler de
Mefkure'ye eşlik ediyorlardı.
Mefkure, Türk ve Kızılhaç bandıralı idi. Yola çıktığı tarih olan 5 Ağustos 1944 gece yarısı, bilinmeyen bir gemiden gelen ışıkla aydınlatıldı. Mefkure kendisini tanıtamadı. Bilinmeyen gemi ateş açtı. Mefkure bir kaç dakikada battı.
Sağ kalanların üstüne makineli tüfekler ölüm kustu. Yalnız gemi kaptanı, altı mürettebat
ve 5 yolcu sağ kalabildi. Daha sonradan, bilinmeyen geminin bir Sovyet denizaltısı olduğu ortaya çıktı.
ve 5 yolcu sağ kalabildi. Daha sonradan, bilinmeyen geminin bir Sovyet denizaltısı olduğu ortaya çıktı.
Bu facianın anısına, İsrail'in, Ashdod kentinde, muhteşem bir heykel bulunmaktadır.
Resimde bu heykeli ve kitabesini görmektesiniz...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Salvador :
Geminin esas ismi Tsar Krum'du. 100 gros tonluk 20 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde, yola çıkamayacak kadar eski ahşap bir yelkenli idi. Motorları çalışmıyordu. Yolculara, " gemi demeye dilim varmıyor" tekneyi, römorkörlerin çekeceği söylenmişti. Almanlar Bulgar sınırına dayanmıştı.
Can korkusundaki zavallı Yahudiler çaresiz kabul ettiler ve en fazla 40 kişilik olan bu tekneye
352 kişi balık istifi bindiler.
Gemi 3 aralık 1940 günü Varna'dan hareket etti. Zorlu geçen 3 günden sonra nihayet İstanbul'a vardılar. Çeşitli nedenlerle 6 gün bekleyen gemi, kılavuz kaptan Mustafa Eden ve sıhhiye memuru Muhittin Çalım eşliğinde 12 Aralık 1940 günü İstanbul'dan ayrıldı.
O gece Silivri açıklarında, Cambaz burnu mevkinde, gemi, fırtınanın etkisi ile kumluğa bindirdi ve anında parçalandı. Gece göz gözü görmüyordu. Yolcuların bir kısmı yüzme bilmiyordu. Panik, çocuklar... Müthiş soğuk... Bu inanılmaz felaket bu gün bile ne yazık ki çok az biliniyor....
Boğuldular. Bir kısmı karaya çıkabilmesine rağmen donarak öldüler. Bir kısmı bulunamadı. Kayıp dendi. Bazı köylüler, kazazedelere yardım ederken kimileri de ölüleri soyuyordu.
Neticede 122 kişi kurtuldu. Sağ kalanlar Silivri sinagoguna yerleştirildiler. Daha sonra Beyoğlu Fukaraperver derneğinde konuk edildiler.
Kurtulanlardan 63 ü Bulgaristan'a geri gönderildi. Diğerleri Darien II adlı bir gemiyle Filistin'e gitmek üzere yola çıktılar. 19 Mart 1940 tarihinde nihayet hedeflerine varabildiler. 352 yolcudan 59 şanslı yolcu... Hepsi bu kadar...
Ölenler Silivri'deki Yahudi Mezarlığına gömüldü. Ama kemikleri bile bir türlü rahat edemeyecekti.
Bu mezarlığın istimlak edilerek yıkılacağı anlaşılınca, İsrail harekete geçti ve ölenlerin kemiklerini
önce İsrail'de geçici bir yere, (neresi olduğunu bulamadım) daha sonra 1974 tarihinde Kudüs'te sembolik bir mezara nakletti. Ve zavallıların kemikleri nihayet huzura varabildi....
Bu bilgilerin pek çoğunu Prof.Dr.Esra Danacıoğlu'nun araştırmalarından öğrendim. İlginç olan bir başka husus da geminin kaptanı ve 2 mürettebatı sayın hocamın akrabası olması.
Ayrıca Sayın Ahmet Akyol'un 23 Şubat 2014 tarihli incelemesi de bu küçücük yazıma ışık
tutmuş bulunmaktadır, teşekkürlerimi sunuyorum.
Bir sonraki yazımda , en büyük ve tanınmış mülteci gemisi olan Exodüs'ü yazmaya çalışacağım.
Şu kadarını söyleyebilirim ki, bu geminin hikayesinin, ne Leon Uris'in yazdığı Exodüs romanı ile,
ne de çoğumuzun bildiği, baş rolünü Paul Newman'in oynadığı Exodüs fimi ile yakından uzaktan
ilgisi yoktur.
Altalena'dan da bahsedeceğim. İlginçtir, bu gemiyi Yahudiler batırdı... Ve o gün Yahudi, Yahudi'yi öldürdü.
Daha sonra da bu trajedinin sorumlularını irdeliyeceğim.
Beyaz kitabı yazacağım sizler için...
Yahudiler Struma'nın intikamını nasıl aldılar? Bunu da herkesin bilmeye hakkı var.
Kısmet olursa....
Şimdilik bu kadar bu kadar.
Hoşça kalın,
sevgiyle kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)